SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-MEĞAZİ

<< 1607 >>

DEVAM: 38. HAYBER GAZVESİ

 

حدثنا سليمان بن حرب: حدثنا حماد بن زيد، عن ثابت، عن أنس رضي الله عنه قال:

 صلى النبي صلى الله عليه وسلم الصبح قريبا من خيبر بغلس، ثم قال: (الله أكبر خربت خيبر، إنا إذا نزلنا بساحة القوم فساء صباح المنذرين). فخرجوا يسعون في السكك، فقتل النبي صلى الله عليه وسلم المقاتلة وسبى الذرية، وكان في السبي صفية، فصارت إلى دحية الكلبي، ثم صارت إلى النبي صلى الله عليه وسلم، فجعل عتقها صداقها. فقال: عبد العزيز بن صهيب لثابت: يا أبا محمد، آنت قلت لأنس: ما أصدقها؟ فحرك ثابت رأسه تصديقا له.

 

[-4200-] Enes r.a. dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hayber'e yakın bir yerde sabahın erken saatlerinde sabah namazını kıldıktan sonra:

 

Allahu ekber, harap oldu Hayber! Şüphesiz biz bir kavmin düzlüğüne indik mi artık inzar edilenlerin sabahı çok kötü olur, diye buyurdu.

 

Onlar da evlerinden dışarıya çıkıp yollarda koşmaya başladılar. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem savaşçıları öldürdü, kadın ve çocuklarını esir aldı. Alınan esirler arasında Safiyye de vardı. Dıhye el-Kelbi'nin payına düştü.

 

Daha sonra Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in payı oldu. Allah Resulü onu azad etmeyi mehri olarak saydı."

 

(Ravilerden) Abdulaziz b. Suhayb, Sabit'e: Ey Muhammed'in babası, Enes'e sen mi: Ona ne mehir verdi, diye sordun, dedi. Sabit ona: Evet manasına başını salladı.

 

 

حدثنا آدم: حدثنا شعبة، عن عبد العزيز بن صهيب قال: سمعت أنس بن مالك رضي الله عنه يقول: سبى النبي صلى الله عليه وسلم صفية، فأعتقها وتزوجها. فقال ثابت لأنس: ما أصدقها؟ قال: أصدقها نفسها، فأعتقها.

 

[-4201-] Enes b. Malik r.a. dedi ki; "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Safiyye'yi esir aldı. Onu azad ettikten sonra onunla evlendi. Sabit, Enes'e:

 

Ona ne mehir verdi diye sordu. Enes: Ona kendisini (hürriyete kavuşturmayı) ona mehir olarak verdi ve bu sebeple onu azad etti, dedi."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Esirler arasında Huyey kızı Safiyye de vardı ve Dihye'nin payına düştü.

Sonra da Nebi s.a.v.'in payına düştü." Abdulaziz'in, Enes'ten naklettiği rivayetinde şöyle denilmektedir: "Dihye gelerek: Ey Allah'ın Resulü, bana esirler arasından bir cariye ver, dedi. Allah Resulü; Git ve bir cariye al, dedi. O da Safiyye'yi aldı. Bir adam gelerek: Ey Allah'ın Nebisi dedi. Sen Dihye'ye Kurayza ve Nadir oğullarının hanımefendisi olan Safiyye'yi verdin. O ancak sana yakışır.

 

Bunun üzerine Allah Resulü: Dihye'yi yanına Safiyye'yi de almasını söyleyerek çağırınız, dedi. Dihye, Safiyye'yi alıp geldi. Nebi s.a.v. Safiyye'yi görünce, Dihye'ye: Sen esirler arasından bir başkasını al, diye buyurdu."

 

İbn İshak'dan nakledilenlere göre Nebi s.a.v. Dihye'den, Safiyye'yi geri vermesini istedikten so'nra ona Safiyye'nin amcasının kızını verdi.

 

es-Süheyli der ki: Bu haberler arasında bir çelişki yoktur .. Çünkü o Safiyye'yi Dihye'den ganimetIerin paylaştırılmasından önce almıştır. Safiyye yerine verdiği ise alışveriş suretiyle değildir. Değiştirme yoluyladır.

 

Derim ki: Hammad b. Seleme'nin, Sabit'ten, onun Enes'ten diye naklettiği Müslim'deki rivayete göre Safiyye, Dihye'nin payına düşmüştü. Yine Müslim'deki rivayette: "Onu Dihye'den yedi kişi karşılığında satın almıştır" denilmektedir. Buna göre rivayetleri telif yolunda daha uygun olanı burada onun payı ile kastedilenin kendisinin kendisi için seçtiğidir .. Çünkü o Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den kendisine bir cariye vermesini istemişti. Nebi de ona bir cariye alması için izin verince o da Safiyye'yi almıştı. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e, Safiyye'nin onların hükümdarlarından birisinin kızı olduğu söylenince onun

 

Dihye'ye bağışlanacak birisi olmadığı kanaatine sahip oldu .. Çünkü ashab-ı kiram arasında Dihye durumunda ve hatta ondan daha ileri durumda olanlar pek çoktu. Alınan esirler arasında ise Safiyye gibi değerlileri pek azdı. Eğer Safiyye'yi özelolarak Dihye'ye vermiş olsaydı, bazılarının gönlü kınlabilir, gücenebilirlerdi. O halde Safiyye'yi Dihye'den geri alıp, özellikle onun Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e ayrılması kamu masiahatının bir gereği idi. Bu yolla herkesin rızası da sağlanmış olurdu.

 

Böyle bir uygulama, hibeden dönmek ile hiçbir şekilde alakah değildir.

 

Safiyye'ye karşılık verilen cariye hakkında satın alma tabirinin kullanılması ise mecazidir. Belki de Allah Resulü ona Safiyye'nin yanına amcasının ya da (eski) kocasının amcasının kızını vermiş olabilir .. Fakat bununla gönlü olmayınca ona diğer esirler arasında daha fazlasını da vermiştir.

 

Hadiste geçen: "Onu azad etmeyi onun mehri kıldı" ifadesi ile ilgili açıklamalar yüce Allah'ın izniyle Nik€ıh bölümünde (5086. hadiste) gelecektir.

 

 

حدثنا قتيبة: حدثنا يعقوب، عن أبي حازم، عن سهل بن سعد الساعدي رضي الله عنه:

 أن رسول الله صلى الله عليه وسلم التقى هو والمشركون فاقتتلوا، فلما مال رسول الله صلى الله عليه وسلم إلى عسكره ومال الأخرون إلى عسكرهم، وفي أصحاب رسول الله صلى الله عليه وسلم رجل لا يدع لهم شاذة ولا فاذة إلا اتبعها يضربها بسيفه، فقيل: ماأجزأ منا اليوم أحد كما أجزأ فلان، فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (أما إنه من أهل النار). فقال رجل من القوم: أنا صاحبه، قال: فخرج معه لكما وقف وقف معه، وإذا أسرع أسرع معه، قال: فخرج الرجل جرحا شديدا، فاستعجل الموت، فوضع سيفه بالأرض وذبابه بين ثدييه، ثم تحامل على سيفه فقتل نفسه، فخرج الرجل إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم فقال: أشهد أنك رسول الله، قال: (وما ذاك). قال: الرجل الذي ذكرت آنفا أنه من أهل النار، فأعظم الناس ذلك، فقلت: أنا لكم به، فخرجت في طلبه، ثم جرح جرحا شديدا، فاستعجل الموت، فوضع سيفه في الأرض وذبابه بين ثدييه، ثم تحامل عليه فقتل نفسه. فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم عند ذلك: (إن الرجل ليعمل عمل أهل الجنة، فيما يبدو للناس، وهو من أهل النار. إن الرجل ليعمل عمل أهل النار، فيما يبدو للناس، وهو من أهل الجنة).

 

[-4202-] Sehl b. Sa'd es-Saidi r.a.'dan rivayete göre "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem müşrikler ile karşılaştı. Birbirleriyle savaştılar. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem kendi askeri karargahına, diğerleri de kendi askeri karargahlarına döndüler. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ashabı arasında öyle birisi vardı ki onun elinden hiçbir şey kurtulmazdı. Gördüğü herkesin peşine mutlaka takılır ve kılıcıyla onu öldürürdü.

 

Bunun üzerine: Filan kişinin bize sağladıklarını bugün hiç kimse bize yapmış değildir. Bunun üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Ama o cehennem ehlindendir, buyurdu.

 

Orada bulunanlardan birisi (kendi kendine): Ben onun peşine takılacağım dedi. (Said) dedi ki: Bu adam onunla birlikte çıktı. O durursa onunla beraber durur, hızlı giderse onunla beraber hızlı giderdi.

 

(Sehl) dedi ki: O adam çok ağır bir yara aldı. Ölümün kendisine çabuk gelmesini istediğinden kılıcının kabza kısmını yere, sivri ucunu da memeleri arasına yerleştirdikten sonra ağırlığını vererek kılıcı üzerine eğildi ve kendisini öldürdü.

 

(Peşine takılan) adam Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına gelip: Şehadet ederim ki sen Allah'ın Resulüsün, dedi.

 

Allah Resulü: Bu neden gerekti, diye sordu. Adam dedi ki: Sen az önce o adamdan cehennemliklerden olduğunu zikredince herkes bunu büyük bir iş olarak gördü. Ben de: Sizin adınıza ben onu takip edeceğim dedim ve onun arkasından çıktım. Daha sonra ağır bir yara aldı, ölümün erken gelmesini istediğinden ötürü kılıcının kabza kısmını yere, sivri ucunu da memeleri arasına yerleştirdikten sonra ağırlığını ona verip bir hamle yaptı ve kendisini öldürdü.

 

Resulullah bunun üzerine şöyle buyurdu: Şüphesiz kişi insanların gördükleri kadarıyla cennet ehlinin ameli ile amel işler. Halbuki o cehennem ehlindendir. Şüphesiz kişi insanların gördükleri kadarıyla cehennemliklerin am eliyle amel eder. Halbuki o cennetliklerdendir."

 

 

حدثنا أبو اليمان: أخبرنا شعيب، عن الزهري قال: أخبرني سعيد ابن المسيب: أن أبا هريرة رضي الله عنه قال: شهدنا خيبر، فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم لرجل ممن معه يدعي الإسلام: (هذا من أهل النار). فلما حضر القتال قاتل الرجل أشد القتال حتى كثرت به الجراحة، فكاد بعض الناس يرتاب، فوجد الرجل ألم الجراحة، فأهوى بيده إلى كنانته، فاستخرج منها أسهما فنحر بها نفسه، فاشتد رجال من المسلمين فقالوا: يا رسول الله، صدق الله حديثك، انتحر فلان فقتل نفسه، فقال: (قم يا فلان، فأذن أنه لا يدخل الجنة إلا مؤمن، إن الله ليؤيد الدين بالرجل الفاجر).

تابعه معمر، عن الزهري. وقال شبيب، عن يونس، عن ابن شهاب: أخبرني ابن المسيب، وعبد الرحمن بن عبد الله بن كعب: أن أبا هريرة قال: شهدنا مع النبي صلى الله عليه وسلم خيبر. وقال ابن المبارك، عن يونس، عن الزهري، عن سعيد، عن النبي صلى الله عليه وسلم . تابعه صالح عن الزهري. وقال الزبيدي: أخبرني الزهري: أن عبد الرحمن بن كعب أخبره: أن عبيد الله بن كعب قال: أخبرني من شهد مع النبي صلى الله عليه وسلم خيبر.

وقال الزهري: أخبرني عبيد الله بن عبد الله وسعيد، عن النبي صلى الله عليه وسلم.

 

[-4203-] Ebu Hureyre r.a. dedi ki: "Hayber'de bulunduk. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, beraberinde bulunup da Müslüman olduğu iddiasında bulunan bir adam için: Bu cehennem ehlindendir, dedi.

 

Savaş başlayınca o adam oldukça ileri derecede çarpıştı ve hatta pek çok yara da aldı. Bazı kimseler şüpheye düşecekti neredeyse! Adam yaraların acısını duyunca ok torbasına elini uzatıp, oradan bir kaç ok çıkardı ve onlarla intihar etti.

 

Müslümanlardan birkaç kişi hızlıca gidip: Ey Allah'ın Resulü, Allah senin . söylediğini tasdik etti, filan kişi intihar etti, dediler.

 

Bunun üzerine Allah Resulü: Ey filan kalk ve şöyle seslen dedi:. Cennete mu'minden başkası girmeyecektir ve şüphesiz Allah bu dini facir bir adamla da destekler. "

 

 

[-4204-] Ebu Hureyre dedi ki: "Biz Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birljkte Hayber'de bulunduk. .. "

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Elinden kimse kurtulmuyordu." Yani karşısına kim çıkarsa mutlaka öldürüyordu. Küçük büyük herkesi öldürürdü, anlamına geldiği de söylenmiştir. Karşısına çıkanı da, tek başına olanı da öldürüyordu, diye de açıklanmıştır.

 

"Halbuki o cennet ehlindendir." Eksem yoluyla gelen hadiste şu fazlalık vardır: "Canının çıkması esnasında bedbahtlık ya da mutluluk gelir ona yetişir ve bununla amelleri son bulur." Bu son sözlere dair açıklamalar yüce Allah'ın izniyle Kader bölümünde (6607. hadiste) gelecektir. Hadisten anlaşıldığına göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem gaybı olan bir takım hususları da haber vermiştir. Bu da onun apaçık mucizelerindendir.

 

Salih olan bir adama kendisinde bulunan bir fazileti bildirip, bunu açıklamanın caiz olduğu da anlaşılmaktadır.